Tên përdu jhamâi së rëcôbro.
(Kaybedilen zaman asla yeniden kazanılamaz.)
-Orta çağ Occitane deyişi
Bu şarkıyı[1] dinlerken hep aynı görüntüler geçiyor aklından: Birbirine âşık bir çift, yağmurun altında koşturuyor. Islanmamak için mevsimlik montlarını başlarına siper ediyorlar. Yaz yağmuru bu, dokunmaz ama ıslanmak istemiyorlar belli ki. Erkeğin evine vardıklarında yine de sırılsıklam olmuşlar. Erkeğin gözlüğü buğulanmış. Gülüşüyorlar, mutlu görünüyorlar. Gülüşüyorlar... mutlular... görünüyorlar! Erkek, kıza saçını kurulaması için lavanta kokulu bir havlu uzatıyor ve çay yapmak için mutfağa geçiyor. Kız, şehre tepeden bakan salonun pencere camında akıp gitmekte olan yağmur damlalarına dalıveriyor. Erkek, mutfaktan seslenerek bir şeyler anlatıyor, ama ses öyle uzaktan geliyor ki, boğuk boğuk duyuyor onu. Yağmur damlalarına hapsolmuş gibi… suyun içinden… kentin içinden. Kız, ıslak saçlarını kurulamayı bırakıyor, yağmur damlalarının ötesindeki buğulu kente bakıyor. Havlu yere düşüyor. Gözlerindeki hüzün kentin üzerine çöküyor; az önce gülen o değilmiş gibi... mutluluk, ona hiç uğramamış gibi. Hüzün delip geçiyor kalbinin en ince yerini. Şimşek beyninde çakıyor. Bir sonraki ağustos, bu kentte olmamayı diliyor… Lavanta kokusunu unutmayı!
[1] Olafur Arnalds – August
Simone de Beauvoir'ın anısına, saygıyla...
Emre Albayrak
Comments