Albert Camus - Mutlu Ölüm
top of page
Schoolgirl with Books

Albert Camus - Mutlu Ölüm

Güncelleme tarihi: 25 Eyl 2021

Mutlu Ölüm, Albert Camus’nün kendi yaşamından izler taşıyan, çocukluğunu geçirdiği Belcourt’taki yoksul bölgeleri yazdığı, Simon Hie ile olan ilk evliliğine gönderme yaptığı otobiyografik bir eser.


Mutlu Ölüm
Albert Camus - Mutlu Ölüm (1971)

Mutlu Ölüm (1971)


Mutlu Ölüm, Albert Camus'nün 1930'lu yılların sonunda tasarladığı ve ölümünden on bir yıl sonra, 1971 yılında yayımlanan eseridir. Yabancı adlı romanına konu olarak benzeyen bu eser, Yabancı’nın çıkış noktası olmuş, yazar Mutlu Ölüm’ü yazarken aklına gelenlerle Yabancı’ya geçiş yapmıştır. Hatta Mutlu Ölüm’ün yayımlanmasındaki gecikmenin Yabancı romanındaki çalışmaları olduğu söylenir. Ayrıca Mutlu Ölüm’deki Mersault karakteri, Yabancı’da Meursault’ya dönüşmüştür. Mersault: deniz-güneş anlamını taşırken, Meursault: ölüm-güneş anlamındadır. Burada Camus’nün denize, güneşe ve elbette Cezayir’e olan tutkusunu görebiliyoruz. Okurken Mutlu Ölüm ve Yabancı sıralaması ile okunursa daha kolay anlaşılacağını düşünüyorum.


Mutlu Ölüm, Albert Camus’nün kendi yaşamından izler taşıyan, çocukluğunu geçirdiği Belcourt’taki yoksul bölgeleri yazdığı, Simon Hie ile olan ilk evliliğine gönderme yaptığı otobiyografik bir eser. Mersault karakteriyle, söylemek ve yapmak istediği çoğu şeyi kaleme döktüğünü görüyoruz.


Kitaba başlamadan Jean Sarocchi tarafından yazılmış “Mutlu Ölüm’ün Oluşumu” başlıklı bir önsöz var. Kimine göre spoiler olabilir, ama bana göre kitabı daha iyi anlamamı sağlayan, bilgi dolu bir bölümdü. Kitap iki bölümde yazılmış. İlk bölüm “Doğal Ölüm” ve ikinci bölüm “Bilinçli Ölüm” olarak adlandırılmış.


Kitap belden aşağısı olmayan bir adamın öldürülmesiyle başlıyor. Sonrasında okumadan kopmuş gibi hissettim. Burada hissettiğim mutsuz, huzursuz, yalnız ve korkak bir adamın duygularıydı. Kafa karışıklığını bu şekilde yansıtmış. Bunu da hikâye içerisinde okudukça daha iyi anlıyoruz ve okuma deneyimindeki o kopukluk yerini anlama bırakıyor.


Baş karakterimiz Patrice Mersault annesinin ölümüyle yalnız kalan, onun yoksul dairesinde ağzında pas tadıyla uyanan, giderek içine kapanan, Yabancı’dan da tanıdığımız kendine ve topluma yabancılaşan bir adamdır. Bu ruh haliyle kız arkadaşının beraber olduğu adamla tanışır. Zagreus kaza sonucu belden aşağısı olmayan, zengin biridir. Biraz onun yönlendirmesi, biraz kıskançlık, biraz da para hırsıyla Zagreus’un hayatına son verir. Paraya sahip olunca mutlu olacağını düşünür, adamın tüm servetini alır ve kaçar. Sonrası hep bir mutluluk arayışı içinde geçer.


Her bölümde kendince mutluluk arayan Mersault okuyanı yoran bir karakter. “Eğer mutluysam bu, kötü vicdanım sayesindedir. Yola çıkmak, bu yalnızlığı elde etmek zorundaydım. Karşılaştırılacak olanları, ki bunlar güneşti, gözyaşlarıydı, bu yalnızlık ortamında içimde karşılaştırabildim. Evet, insan olarak mutluyum.” Sözlerini söyleyen bu adam mutluluğu buldu mu? Nasıl mutlu yaşanır, nasıl mutlu ölünür? İyi bir yaşam para ile mümkün müdür? Romanda yavaş yavaş şekillenen anlatımla bunların cevabını bulmak mümkün. Her okur bu cevabı bulabilir mi, yazarın bulduğu cevaba katılır mı, bilemedim. Başka eserlerini okumadan bu konuda bir şey söylemek zor. Hayata, aşka ve mutluluğu bakışı farklı. Bu fark Albert Camus’nün farkı. Dönemin etkili akımlarından biri olan Varoluşçuluk da kendini hissettiriyor.


Okurken beni yoran bir konu da çeviri oldu. Fransızca’dan çevrilirken cümle içinde uygun olmayan kelimeler, çokça yabancı kelime kullanılması anlamayı zorlaştırıyor. Cümleyi düzenlerken yabancı kökenli kelimelerin Türkçe karşılığı kullanılsa daha şık ve anlaşılır olurmuş.


Albert Camus
Albert Camus

Albert Camus (7 Kasım 1913 - 4 Ocal 1960)


1913 yılında, o dönem Fransız sömürgesi olan Cezayir’in Mondovi kasabasında doğmuştur. Annesi İspanyol asıllı temizlikçi, babası Alsa kökenli fakir bir tarımcıdır. I. Dünya Savaşı sırasında babası ölen Camus, özgürlüğünü yaşamak için evden ayrılıp liseye ve üniversiteye gider. Üniversite eğitimi sırasında sağlığı bozulunca dersleri bırakır, okul takımındaki kalecilikten ayrılır; eğitimini de 1936 yılında tamamlar. O sıralar Fransız düşünür Andre Malraux ve Nobel ödüllü Andre Gide’in eserlerini okumakta, onlara yakınlık duymaktadır. Bu sebepten üye olduğu Fransız Komünist Partisi ve Cezayir Halk Partisi’nden uzaklaştırılır.


Savaştan sonra Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir gibi yazarlar ile ilişkileri olsa da görüş ayrılığı uzaklaşmasına sebep olur. İlk yayımlanan eseri öykü ve denemelerin olduğu “Tersi ve Yüzü” adlı kitaptır. 1957 yılında ilk kez Afrika kökenli bir yazar olarak Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.



Yazar: Sema Öklü


İnstagram: @kitapsemasi


 

Alıntılar


“Temel ve ahlakdışı şu gerçekliğin bilincine varmıştı: Saygınlığı elde etmenin en emin ve en hızlı yollarından biri paradır. Haksız, değersiz şeyleri, güzel bir yazgının doğuşu ve gelişme koşulları olarak kabul edip iyi yaradılışlı her ruhu kaplayan acıyı kovmayı başarmıştı. Paraya parayla, nefrete nefretle karşı koyarak, yoksulların yoksulluk içinde yaşama başlayıp yine yoksulluk içinde bitirdikleri o iğrenç ve çileden çıkarıcı uğursuzluğu geri itmişti.”

“Ah zenginlerin çoğunda mutluluğun hiçbir anlam taşımadığını pek iyi bilirim! Ama bu sorun değil. Paraya sahip olmak, zamana sahip olmaktır. Bu görüşümde kararlıyım. Zaman satın alınır, her şey satın alınır. Zengin doğmak ya da zengin olmak; bu, hak edildiğinde, mutlu olunur."

 



Yayınevi: Can Yayınları


Çevirmen: Ramis Dara


Sayfa Sayısı: 150


Kategori: Roman

Schoolgirl with Books
bottom of page