Mozart müziğiyle bizi ince renklere boğar. Wagner çevremizi bir güçle sarar. Vivaldi bizi arındırır. Rothko'nun renkli, Van Gogh'un cüretli ya da Tintoretto'nun altın renkli tabloları sevdiklerimize uzanan evrensel köprülerdir.
Saat on iki olmuş. Hayat nasıl hızlı koşup gidiyor, kayıyor ellerimizden, böylece anlıyoruz. Bir saat önce on birdi, bir saat sonra bir olacak ve saatten saate olgunlaşıp duruyoruz, hatta yeni bir yaş alıyor kimilerimiz. Yaş almak, her sene yeni bir sayfayı doldurmak ne kadar ilginç aslında. Hayat defterimizde ilerlemek, deftere yeni şeyler yazmak ne kadar metaforik ve ürkütücü, yaprakların tek tek doluşu... En güzel yazımızla, dikkat ederek yeni bir sayfaya daha geçtiğimiz gün doğum günümüz belki bugün. Ad multos annos! (Nice yıllara!) Umutla devam edeceğiz, bütün olumsuzluklara rağmen o tatlı gülümsememizle güleceğiz. Gülmek hem kalori de yaktırıyor. Kalp atış ritmimizi hızlandırdığı için daha fazla kalori yakmamızı sağlıyor. On beş dakika gülerek, ortalama otuz kalori yakabiliyoruz. Kâh gülerek kâh ağlayarak hikâyemiz sürüp gidiyor işte.
Shakespeare sürüp giden hayatımızı özetlemiş dizeleriyle:
“Yeryüzünde yaşayan en kötü şeyin bile özel bir iyiliği dokunur yeryüzüne.
En iyi şey bile, güzel kullanıştan yoksunsa, gerçek sonuçtan kaçıp ulaşır kötülüğe.
Kötü kullanılırsa, erdem kusura döner; kusur da bazen bir eylemle yükselir.”
İnsanların çeşitliliğini, farklılığını dünyadaki yerlerinin, mahiyetlerinin değişkenliğini birkaç satır ile özetleyen bir sanatçı Shakespeare. “Bütün dünya bir sahnedir.” diye de çok ünlü bir sözü var. Öyle ya, kocaman bir sahne hayat.
Sanatçılar dedik; farklı sanat dallarından sanatçılar değişik yönleriyle, sanatlarıyla bizi etkilerler. Mozart müziğiyle bizi ince renklere boğar. Wagner çevremizi bir güçle sarar. Vivaldi bizi arındırır. Rothko'nun renkli, Van Gogh'un cüretli ya da Tintoretto'nun altın renkli tabloları sevdiklerimize uzanan evrensel köprülerdir.
Ama hayat kalp ritmi gibidir, inişli çıkışlı traseler* içerir. Yenilmek başka şeydir, yorulmak başka! Küllerinden doğmak ise bambaşka! Bazen yenilir, çabuk toparlanır, hızla ayağa kalkarız. Bazen öyle yoruluruz ki takatimiz kalmaz hiçbir şeye, konuşmaya dahi. "Atamıyorum üstümden yorgunluğu ne kadar dinlensem. Bizim yorgunluğumuz gövdemizde değil, ruhumuzda olsa gerek."* Ancak ne kadar engeller yenilgiler olsa da her zaman küllerimizden doğacak güçte ve ruhta olmalıyız, umuyorum ki yeni yaşlarımız bu külleri daha da güçlendirecek…
*Sanat uzun, hayat kısa anlamına gelen Latince bir özdeyiş. Antik Yunan hekimi Hipokrat tarafından söylenmiş olan bu özdeyişin Latince orijinali: "Ars longa, vita brevis, occasio praeceps, experimentum periculosum, iudicium difficile."
Anlamı: “Sanat uzun, hayat kısa, fırsat kaçıcı, deneyim aldatıcı, karar zor.”
Şunu da belirtmek isterim burada "sanat" kelimesi ile tıp veya hekimliğin kast edildiği düşünülmektedir.
*Trase: Yol, çizgi, iz gibi anlamlara gelen Latince kökenli bir sözcük. Tıp terminolojisinde sıklıkla; damar, sinir gibi yapıların geçtikleri yolları bildirmek için kullanılır.
*Kemal Tahir, Yorgun Savaşçı, İthaki Yayınları, 2018
Emine Öykü Güner
Comments