top of page
Schoolgirl with Books
Yazarın fotoğrafıPandabiyat Ekibi

Asansör - Nilüfer Çeken Özbay




Serpil saatine bakmaya çalışırken elindeki ruju düşürdü. Lanet olsun. Almak için eğilince yeni maşalattığı platin sarısı saçları birbirine karıştı. Mor, mini elbisesiyle uyumlu olması için günlerce aradığı rujun kapağını açtı, kırıldığını gördü. Altmışlarının başında olduğunun anlaşılmaması için özen gösterdiği tüm detaylar bozuluyordu. Bu gece parlamama hiçbir şey engel olamaz. İnsanlar gözlerini benden alamayacak. Rujunu sürüp etolünü omuzlarına attı. Sonra da topuklu ayakkabılarını giyip çantasını eline aldı. Çevirdiği taksiciye otelin adresini söyledi. Kırmızı halı serili merdivenlerden bir yıldız edasıyla çıkıp asansöre yöneldi. Otel çalışanı terasın düğmesine basarken, “Hoş geldiniz hanımefendi,” dedi.


Zehra aynada kendini baştan aşağı süzdüğünde leopar elbisesinden taşan kilolarını görmüyordu. Tüm gözler bu gece benim üzerimde olacak. Kapıda dikilip, “Acaba daha sade bir şey mi giysen?” diyen ablasını duymadı. Elbise tenimin esmerliğini ortaya çıkardı. Hazırlığını bitirip saate baktı. Otobüse yetişmek için alelacele montunu ve çantasını aldı. Pazardan aldığı stilettolarını giydi. Durağa yetişmeye çalışırken bileği burkuldu. Acıyla yüzünü buruşturdu. Bu küçük ayrıntının gecemi mahvetmesine izin veremem. Otel durağında indi. Kırmızı halı serili merdivenlerden aksayarak çıkıp asansöre yöneldi. Otel çalışanı terasın düğmesine basarken, “Hoş geldiniz hanımefendi,” dedi.


Halime, kocasını gece vardiyasına yollayıp hazırlanmaya başladı. Aylardır kuaför yüzü görmemiş saçlarını özensizce topladı. Nasıl olsa örteceğim. Arkadaşının ödünç verdiği kıyafeti giydi. Memelerim de taş gibi. Kim der üç çocuk emzirmişim, diye. Böyle de açık bırakılmaz ki. Dekoltesini toplu iğneyle kapattı. Komşusu Aysel seslendiğinde parıltılı başörtüsünü bağlamayı yeni bitirmişti. Organizasyon şirketinin gönderdiği minibüste aşağı yukarı on beş kadın vardı. Otuz dakika sonra şoför arkaya doğru,“Geldik,” diye seslendi. Herkes asil bir şekilde inip kırmızı halı serili merdivenleri saray soyluları gibi tırmanmaya başladı. Otel çalışanı terasın düğmesine basarken, tek tek, tüm kadınlara “Hoş geldiniz hanımefendi,” dedi.


Neriman kırmızı pullu elbisesinin yakasına broşunu taktı. Kocasının incittiği sol kolu acıdı. Bu geceye gitmek sonuna kadar hakkım. Gün arkadaşlarım orada olacağına göre eksik kalmam yakışık almaz. Hem Remzi yemin billah etmişti, bir daha onu dövmeyeceğine. Şimdi kocasının kusurunu örtbas etmek için aldığı broşunu göstermenin tam zamanıydı. Kıymetimin bilinmesini kutlamayıp ne yapacağım. Eşinin taksici arkadaşının arabasından indiğinde otelin görkemli kapısına baktı. Kırmızı halı serilmiş merdivenleri tırmanırken sırtını, göğüslerini dikleştirdi. Broşunu tuttu. Kimse gözünü alamayacak. Otel çalışanı terasın düğmesine basarken, “Hoş geldiniz hanımefendi,” dedi.


Zuhal kırmızı file çoraplarının üzerine mini, deri eteğini geçirdi. En sevdiği yırtık tişörtünü giydi. Kısacık pembe saçlarını jöleledi. Ne kadar marjinalim. Herkes ne kadar uçlarda yaşadığımı görmeli. Dışarıda çalan kornayı duyduğunda hazırlığı bitmişti. Sevgilisi Fırat kıskançlığından onu Kadınlar Günü davetinin olduğu otele kendi götürecekti. Başka türlü izin alması mümkün değildi. O kadar olur artık. Seven adam kıskanır. Kırmızı halı serilmiş merdivenleri dimdik çıktı.Otel çalışanı terasın düğmesine basarken, “Hoş geldiniz hanımefendi,” dedi.

***

Gecenin sonunda Serpil, asansörün kapısı açıldığında aynada kendini gördü. Saçlarının bukleleri salınmış, makyajı akmıştı. Aferin sana. Az içsene. Ne var eğleneceğim, diye kendini bu hale getirecek. Yaşım ortaya çıkmış mıdır ki? Aman Serpil. Bunu düşüneceğine seni bekleyen soğuk yatağı düşün. Kapı açıldığında kendini hazırlıksız yakalanmış hissetti ama işin iyi tarafı yukarı çıkmasına yardımcı olan otel çalışanı yoktu.


Zehra, asansöre bindiğinde patlayan leopar elbisesinin yanından çıkan tenine baktı. Ne zaman bu kadar kiloyu almıştı. Aynaya iyice yaklaştı. Yok artık. Kimse görmemiştir inşallah. Parmağıyla bastırdı çıkan et parçasını. Ayağı sızladı. Canının kıymetini bilmiyorsun ki. Ayağının içine ettin. Şimdi hastanelik ol da gör. Kapı açıldığında kendini hazırlıksız yakalanmış hissetti ama işin iyi tarafı yukarı çıkmasına yardımcı olan otel çalışanı yoktu.


Halime asansörde inerken göğsünde acı hissetti. Dekoltesini kapattığı iğnenin göğsünü kanattığını gördü. Çıkarmaya çalışırken düşürdü iğneyi. Taşan göğüslerini öylece bıraktı. Kocası onu böyle görse, “Pavyon karılarına benzemişssin,” derdi. Sanki parası varmış, pavyona gitmiş de, benden başka kadın görmüş öküz. İki eliyle ağzını kapattı. Üzeyir duyarsa fena olurdu. Vardiyası sabah bitecekti. Olsun yerin kulağı vardır. Kapı açıldığında kendini hazırlıksız yakalanmış hissetti ama işin iyi tarafı yukarı çıkmasına yardımcı olan otel çalışanı yoktu.


Neriman, asansörün önünde beklerken düşen broşunu almak için eğildi. Ucunun kırıldığını görünce keyfi kaçtı. Remzi, “Sen zaten bir şeyin kıymetini bilsen şaşarım,” diyecek şimdi. O benim kıymetimi çok bildi sanki. Kızıp döver mi acaba? Söz verdi ya hani. Durduk yere huzursuzluk çıkarma kendine. Broşu yeniden taktı, ilkindeki gibi durmadı. Orantısızdı. Kapı açıldığında kendini hazırlıksız yakalanmış hissetti ama işin iyi tarafı yukarı çıkmasına yardımcı olan otel çalışanı yoktu.


Zuhal, file çorabının baştan ayağı yırtıldığını görünce panikledi. Fırat’a gel de laf anlat şimdi. İnanmaz nasıl olduğunu bilmediğime. Sandalyeye takıldım derim. Ne de inanır o da. Asansörden inene kadar ne yapacağını düşündü. Kapı açıldığında kendini hazırlıksız yakalanmış hissetti ama işin iyi tarafı yukarı çıkmasına yardımcı olan otel çalışanı yoktu.



Nilüfer Çeken Özbay

Comments


Schoolgirl with Books
bottom of page