Fransa’nın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olan "Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülü" 1903 yılından beri verilmektedir.
Henri Barbusse - Ateş - Kor Kitap
Kazandığı Yıl: 1916
“Kitlelerde inkılapçı şuurun göze batacak kadar arttığı her yerde görülmektedir. Bunun en kuvvetli delillerinden biri de Henri Barbusse’ün Ateş adlı romanıdır. Kendi görüşleri ve peşin hükümleri tarafından tamamıyla ezilmiş, tamamıyla cahil bir küçük burjuvanın, tamamıyla cahil kalmış bir sokak adamının, en çok da savaşın etkisiyle, bir inkılapçı haline gelmesi, sonsuz bir hakikatle, ustalıkla gösterilmiştir.” -Lenin
"Barbusse Ateş adlı eseriyle 1914-18 (emperyalist savaş) cinayetini parlak bir şekilde aydınlatanlardan biri oldu." -Maksim Gorki
"Henri Barbusse'ün Ateş'ini okumayan bir işçinin, bir emekçinin ve hakiki aydının kafası bir parça yarımdı. Ve bu kitabı çevirerek kütüphanesine sokmayan bir dil, insan kafası ve yüreğinin en büyük değerlerinden birinden mahrum kalmış demektir. Bence bugün Henri Barbusse için yapılacak ilk iş Ateş'in Türkçeye çevrilmesi olmalıdır." -Nâzım Hikmet
"Harbin en ateşli zamanlarında, emperyalistlerin suratında bir tokat gibi şaklayan Ateş'i ve Cellad'ı yazan... Bu genç ihtiyarın ölümü bu kavgada her boşalan yerin beş on misli kuvvetle dolduğunu bilmesek, bizi yeise bile düşürebilirdi." -Sabahattin Ali
Çevirmen: Suat Derviş
Sayfa Sayısı: 400
Henri Barbusse
Fransız yazar, Yaslı Kızlar isimli şiir kitabıyla 1895’te edebiyat yaşamına atıldı. Arkasından romana yöneldi. Asıl ününe Ateş (1916) romanıyla kavuştu. 1914’te gönüllü piyade olarak savaşa katılan, gösterdiği kahramanlıklarla iki kez takdir alan Barbusse, yaralandığı için 1917’de terhis edildi. Saf milliyetçi duygularla katıldığı savaşın içinde bir pasifist oldu, giderek sosyalizmi benimsedi. Savaşın ve kan dökmenin dehşetini, savaşa yön veren çıkarları, askerlerin ruh durumlarını ustalıkla betimlediği Ateş romanı büyük yankılar yarattı. 1917 yılında Goncourt Ödülü’nü aldı, sayısız dile çevrildi.
Bir yandan edebiyat çalışmalarını sürdüren Barbusse, bir yandan da uluslararası barış ve insan hakları mücadelesinin etkin yürütücüsü oldu. 1935’te Moskova’da öldü. Aydınlık (1919), Dişlerin Arasındaki Bıçak (1922), Lenin (1934) eserlerinden bazılardır.
André Malraux - İnsanlık Durumu - İletişim Yayınları
Kazandığı Yıl: 1933
André Malraux’nun politik idealizm ve devrimci mücadelenin trajik çelişkilerini anlatan, ünlü başyapıtı.
İnsanlık Durumu, 1927 Şanghay işçi grevini ve Çan Kayşek’in Kuomintang’ın eski komünist müttefiklerine karşı başlattığı baskı ve tevkif dalgasını konu eder. Pekin’in ve Çin komünist devriminin geleceğini belirleyen olaylar, karakterlerin trajik yazgılarıyla iç içe geçer. İnsanlığın içinde bulunduğu karamsarlık ve yalnızlığın yoldaşlık duygusuyla giderilebileceğini düşünen karakterler şiddet, entrika, ölüm ve ıstırap dolu bir sarmala sürüklenir. Malraux’nun kahramanları politik idealizmin erdemleri kadar zaafları ve çelişkileriyle de yüzleşirler.
İspanya İç Savaşı’ndan Nazi Almanyası’na, 20. yüzyılın röntgenini çeken Malraux, İnsanlık Durumu’nda Çin devrimi üstünden bir anlam ve değer sistemi olarak siyasal eylemi sorguluyor.
“İnsanlık Durumu, Çin Devrimi’nin trajedisini kurmaca alanına taşıyan bir eser. Malraux, Şangay’daki acı ve kargaşa dolu epik anları betimlerken sahipsiz bırakılan bir devrimin trajedisini anlatıyor.” -Christopher Hitchens
Çevirmen: Ali Berktay
Sayfa Sayısı: 320
André Malraux
Georges André Malraux, 1901’de Paris’te varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası borsacıydı. Henüz dört yaşındayken annesi ve babası boşandı, babası bir evlilik daha yaptı. Çocukluğunu annesi, anneannesi ve teyzesiyle geçirdi. Lyceé Condorcet’den sonra, École des Langues Orientales’e devam etti ama mezun olamadı. Max Jacob’ın da editörü René Louis-Doyon için çalıştı. 1922'de eşiyle birlikte Khmer tapınağını görmek için gittiği Kamboçya’da tapınağın kabartılarını söktüğü için bir süre hapis yattı. Daha sonra Saygon’da sömürgecilik karşıtı L’Indochine Enchaînée (Zincire Vurulmuş Çinhindi) isimli gazeteyi yayımladı.
Fransa’ya döndükten sonra, 1926’da ilk romanı Batı’nın İğva’sını, 1928’de büyük başarı kazanan Kanton’da İsyan’ı yayımladı. 1930’da ise Büyük Yol yayımlandı. 1933’te yayımladığı İnsanlık Durumu, Goncourt Ödülü’ne layık görüldü. 1930’larda faşizmin yükselmesiyle birlikte siyasal etkinliklere ağırlık verdi. 1935’te Le Temps du mépris (Aşağılanma Zamanı) isimli kısa romanı yayımlandı. 1936-1937 senelerinde İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçiler’in yanında yer aldı. Uluslararası bir hava filosu kurdu ve filonun albaylığını yaptı. Bu deneyimi onu Umut adlı eserini yazmaya yönlendirdi. Bu eser 1938’de İspanya’da “Sierra de Teruel” ismiyle sinemaya uyarlandı. 1944’te Fransa’da Direniş Hareketi’ne katıldı. Corrèze’de Almanlar tarafından vuruldu ve yakalandı. Kurtarıldıktan sonra Özgür Fransa tugayını kurdu ve tugayın başına getirildi. Cephede General de Gaulle ile tanıştı. Savaştan sonra, de Gaulle hükümetinde Kültür Bakanı olarak yer aldı, bu görevini 1959’dan 1969’a kadar sürdürdü. 1945’ten sonra roman yazmayı bırakan Malraux, 1951’de Les Voix du Silence (Sessizliğin Sesleri) isimli sanat tarihi kitabını yayımladı. Esquisse d’une psychologie du cinéma (Bir Sinema Psikolojisi Taslağı, 1946), Altenburg’un Ceviz Ağaçları (1948), Saturne, essai sur Goya (Satürn, Goya Üstüne Deneme, 1950), Karşı Anılar (1967), Les Chênes qu’on abat (Devrilen Meşeler, 1971), Oraisons Funebres (Cenaze Konuşmaları, 1971) ve Obsidiyen Kafa Bir Picasso Kitabı (1974) isimli kitapları bulunan Malraux, 1976’da Paris’te hayatını kaybetti.
Julien Gracq - Sirte Kıyısı - Sel Yayıncılık
Kazandığı Yıl: 1951
Not: Julien Gracq ödülü reddetmiştir.
İki düş-ülke arasında yüzyıllardır süregelen alegorik bir savaş ve ülkeleri birbirinden ayıran, her an köpürmeye namzet bir deniz...
İlan edilmiş ancak belirsizliklere gebe mütereddit bir ateşkes neticesinde çöken durgunluğun özümsenişinin, bir gözlem kulesinin heybetli suskunluğunun seyridir Sirte Kıyısı.
Yayımlandığı yıl Julien Gracq'a reddedeceği Goncourt Ödülü'nü kazandıran bu lirik ve gerçeküstü anlatı, edebiyat otoritelerince İtalyan edebiyatının başyapıtlarından Dino Buzzati'nin Tatar Çölü ile paralel bir okumaya tabi tutulurken; olay örgüsünü buhuruyla kaplayan sessiz atmosfer ve tedirgin bekleyiş; egzotikle sıradanın, uygarla barbarın, duyguyla aklın çelişkisinin "büyülü tarihsel" bir izdüşümünü yaratıyor.
Çevirmen: Aykut Derman
Sayfa Sayısı: 310
Julien Gracq
1910 doğumlu Fransız yazar. Gerçeküstücü akımın en önemli temsilcilerinden ve Fransız edebiyatının önde gelen yazarlarından olan Julien Gracq, romanlarında, yeryüzündeki konumun, insan üzerindeki etkilerini işlemiştir. Yazar, roman dışında deneme, düz yazı, şiir ve tiyatro oyunları da yazarak, dünya edebiyatına önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. Yapıtlarında Alman romantizminin etkisi görülen Gracq, "sürrealist" (gerçeküstücü) akıma 2. Dünya Savaşı sonrasında katılmış, yazdığı birçok roman filme alınmıştır. 1951'de Sirte Kıyısı (Le Rivage des Syrtes) adlı romanına verilen Goncourt Ödülü’nü reddederek dikkatleri üzerine çeken Gracq'ın Türkçeye de çevrilen diğer önemli eserleri "Argol Şatosu'nda" ve "Ormana Bakan Balkon"dur.
Simone de Beauvoir - Mandarinler - Alfa Yayınları
Kazandığı Yıl: 1954
Savaş zamanı Paris’inde bir grup arkadaş Alman işgalinin sonunu kutlamak ve geleceklerini planlamak için toplanırlar. Epik bir roman ve felsefi bir manifesto olan Mandarinler, Goncourt Ödülü’nü kazanmıştır. Sartre, Camus gibi dönemin entelektüel devlerinin portresini neredeyse kötücül bir hassasiyetle çizen Mandarinler unutamayacağınız bir aşk romanıdır.
“Olağanüstü bir roman.” -Iris Murdoch
“Sol Yaka’nın devlerinin göz kamaştırıcı bir panoraması.” -New Statesman
“Karakterler, özellikle de kadınlar, hiçbir şeyden çekinmiyorlar, hatta bazen de avcı konumundalar. Diyaloglar esprili, içten ve gerçekçi. Karakterlerin aşk maceraları mikroskobik doğrulukla kaydedilmiş.” -The Guardian
Çevirmen: İlkay Kurdak
Sayfa Sayısı: 924
Simone de Beauvoir
Simone de Beauvoir (1908-1986 Paris), Varoluşçuluk temalarına edebi bir uyarlama getiren filozof ve yazarlar grubunun üyesi. Roman ve denemeleri ile tanındı. Sorbonne’da felsefe eğitimi aldı. Adı genellikle J. P. Sartre ile birlikte anıldı. Sartre ile olan sıra dışı hayat arkadaşlığı kadın-erkek ilişkilerinin yapısına dair açık görüşlere esin kaynağı oldu. Le Deuxieme sexe (İkinci Cins, 1948) adlı kitabı feminist edebiyatın klasikleri arasına girdi. L’Invitée (Konuk Kız, 1943), Le Sang des autres (Başkalarının Kanı, 1944), Les Mandarins (Mandarinler, 1954), Pyrrhus et Cinéas (Pyrrhus ve Cineas, 1944), Pour une morale de l’ambiguïté (Belirsizlik Ahlakı Üzerine, 1947), La Vieillesse (Yaşlılık, 1970), La Longue marche (Uzun Yürüyüş, 1957) kitaplarıyla hem romancı hem de denemeci olarak ün kazandı. Bir Fransız aydın kuşağının entelektüel yaşamının tarihçesini sunan anılarını Mémoires d’une jeune fille rangée (1958: Bir Genç Kızın Anıları), La Force de l’âge (1960: Yaşlılık), La Force des choses (1963: Kadınlığımın Hikâyesi), Une Morte très douce (1964: Sessiz Bir Ölüm) ve Tout compte fait (1972: Hesap Tamam) adlı yapıtlarında topladı. Sartre’ın ölümünden sonra, onunla yaptığı konuşmaları La Cérémonie des adieux (1981: Veda Töreni) kitabında yayımladı.
Romain Gary - Cennetin Kökleri - Agora Kitaplığı
Kazandığı Yıl: 1966
Not: Romain Gary 1956 yılında kendi adıyla, 1975 yılında ise Emile Ajar takma adıyla Goncourt’u iki kez kazanan tek yazardır. İkinci kez verilen ödülü reddetmiştir.
Romain Gary'nin romanları içerisinde apayrı bir yerde duran "Cennetin Kökleri", 2. Dünya Savaşı'nda toplama kamplarında kalırken insanın doğasına dair ciddi şüpheler duyan bir idealistin, Morel'in, savaştan sonra Afrika'ya gelip fillerin koruyuculuğunu üstlenmesini, filleri savunurken insanlığın temel meselelerini ortaya koyuşunu anlatıyor.
Agora Kitaplığı "Cennetin Kökleri"ni, büyük romancı Mehmet Eroğlu'nun takdimiyle sunuyor...
Çevirmen: Gülderen Bilgili
Sayfa Sayısı: 512
Romain Gary
Romain Gary (Roman Kacew), 1914'te Litvanya’da doğdu. Yoksul, "az çok Kazak Tatarı-Yahudi kırması" bir çocuk olarak on dört yaşında annesiyle Fransa'ya gelip Nice'e yerleşti. Hukuk öğreniminin ardından Hava Kuvvetleri'ne girdi, 1940'ta General de Gaulle'ün yanında "Özgür Fransa" hareketi saflarında savaşa katıldı. 1945'te yayımlanan ilk romanı Polonya'da Bir Kuş Var (Polonya Eğitimi) ile sert ve şiirsel üslubu sayesinde büyük ses getirdi. Aynı yıl Fransa Dışişleri Bakanlığı'nda çalışmaya başladı. Sofya, La Paz, New York ve Los Angeles'ta diplomat olarak görev yaptı.
1948'de Le Grand Vestiaire'i (Büyük Vestiyer) yayımladı, 1956'da Cennetin Kökleri'yle Goncourt Edebiyat Ödülü'nü aldı. Los Angeles'ta başkonsolosken aktris Jean Seberg'le evlendi, senaryolar yazdı, iki film çekti. 1961'de diplomatlığı bırakıp Les Oiseaux vont mourir au Pérou - Gloire à nos illustres pionniers'i (Peru'da Kuşlar Ölecek - Meşhur Öncülerimize Şan Olsun) ve mizahi bir roman olan Lady L.'yi yazdı. Ardından La Comédie Américaine (Amerikan Komedisi) ve Frère Océan (Okyanus Kardeş) gibi oylumlu efsane anlatılarına girişti.
Hayatı boyunca kendini var edebileceği yeni roller, yeni kimlikler peşinde koşan Gary, ihtiyaç duyduğu "edebi arınmaya" yeniden erişebilmek için 1973'te tamamladığı Koca Tembel'i Emile Ajar müstear adıyla yayımlamaya karar verdi. Özgünlüğünü ve yaratıcılığını kaybettiği yönündeki sert eleştirilerden yeni edebi kimliği sayesinde özgürleşen yazar, 1975 yılında çıkan romanı Onca Yoksulluk Varken'le edebiyat dünyasında eşine az rastlanır bir durum yaşanmasına neden oldu: Goncourt Edebiyat Ödülü'ne ikinci kez değer görülen tek yazar olmasının yanı sıra, tercihini, çağdaşı Julien Gracq gibi, ödülü geri çevirmekten yana kullandı. Kendisine yeni bir ses, yeni bir soluk veren Emile Ajar mahlasıyla yayımlanan Kral Salomon'un Bunalımı ve Yalan-Roman'la yazınsal üretiminin durma noktasına geldiğini ileri süren eleştirmenler ve okurlardan övgü dolu yorumlar aldı. 1970 yılında boşandığı Jean Seberg'ün 1979 yılındaki, esrarını hâlâ koruyan intiharının ardından Gary'nin romanlarındaki yaşlılık, ölüm ve intihar temaları çokça tartışıldı: Biletiniz Buraya Kadar, Kadının Işığı, Uçurtmalar.
Yaşamı boyunca farklı seslerin, personaların, yeni isimlerin ardında enerji tazeleyen Gary de 1980 yılında ardında bıraktığı intihar notuyla yaşamına son verdi. Son cümlesi, “Nihayet kendimi bütünüyle açığa vurabildim,” oldu. Gary, intiharının ardından yayımlanan itiraf niteliğindeki romanı Vie et Mort d'Emile Ajar (Emile Ajar'ın Yaşamı ve Ölümü) ile bir mahlasın ardında özgürleşmeye duyduğu ihtiyacı açığa vururken büyük bir sır perdesini de aralamış oldu.
Comments