Maupassant'nın en önemli romanı Bel-Ami, 19. yüzyıl Fransa'sının siyaset ve basın ilişkilerini, iktidar-para-aşk üçgeninde anlatırken, gerçekliğiyle okuru çarpıyor.
Natüralizm edebiyat akımının öncüsü, Fransız hikâye ve roman yazarı Guy de Maupassant, ilk eğitimini kilisede aldı. On üç yaşında ilahiyat okuluna gönderildi ve oradaki kurallara uyum sağlayamadığı için öğrenimini Rouen Lisesi’nde tamamladı. 1869'da Paris'te hukuk okumaya başladı. Fransa ile Almanya arasında çıkan savaş yüzünden öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Gönüllü olarak savaşa katıldı. Maupassant, yaşadığı ve gözlemlediği her şeye hikâyelerinde yer verdi. Yazarlık hayatı, 1871'den sonra başladı. Annesinin çocukluk arkadaşı Gustave Flaubert'in etkisinde kaldı. Flaubert, onu iyi bir yazar olarak yetiştirmek için çok çalıştı. Gerçeği farklı bir bakış açısıyla görmeyi, sadece gördüklerini ve duyduklarını yazmayı öğretti. Emile Zola, Ivan Turgenyev, Edmond de Goncourt ve Henry James gibi ünlü yazarlarla tanıştırdı. Maupassant, en güzel hikâyelerini 1881-1886 yılları arasında ortaya çıkardı. Bu hikâyeler ona yüksek sosyetenin de kapılarını açtı. Son romanlarında, yüksek sosyetenin yaşantılarını anlatan Maupassant, kısa hikâye türünün belli başlı birkaç ustasından biri oldu. Hikâyelerinde her tür ortam ve bu ortama uygun tipler görülebilir. Köylüler, Parisli küçük burjuvalar, büyük mülk sahipleri ve memurları büyük bir ustalıkla anlatmış, sıradan insanları güçlü bir yalınlıkla işlemiştir.
Bel-Ami (1885)
Bel-Ami, öyküleriyle tanıdığımız Guy de Maupassant’nın 1885'de yazdığı ve kendi hayatından da izler taşıyan, en önemli romanıdır. Kitap zengin olmak uğruna kadınları basamak olarak kullanan Du Roy karakterini anlatır gibi görünse de aslında dönemin Fransız politikasına, gazetelerde nasıl ve ne şekilde makaleler yazıldığına, toplumsal ahlaksızlıklara, para ve güç için yapılanlara ışık tutuyor. Aile değerlerine kıymet vermeyen toplumun anatomisi çiziliyor. Kadınlar para ve güç için sömürülen, acınası, zavallı varlıklar olarak gösteriliyor. Erkek egemen bir dönemde kadınlar hep mi böyleydi? Bunu bilemem, ama kadınların eşlerinde görmediği ilgiyi Du Roy gibi bir karakterde bulmalarını, onun gibi karakterlere kayıtsız şartsız teslim olmalarını, peşinden koşmalarını okuyoruz. Gerçi o döneme ait çoğu klasik eserde bu durum var. Zengin biriyle evlenip mutlu olmayan kadınların yaptıkları, eşlerin birbirini aldatması akıp giden hayatın içindeki olağan davranışlarmış gibi anlatılıyor. Tüm bunlar gözlemlenerek kâğıda dökülmüş gerçekleri yansıtıyor.
Fırsatçı, baştan çıkarıcı Georges Du Roy kadınlar sayesinde sosyeteye giriyor. Politikacılarla, gazetecilerle yakınlık kurup kendine yer edinmeye çalışıyor. Kartlarını doğru oynadıkça yükselmesi de hızlı oluyor elbette.
Madeleine Forestier, kitaptaki en güçlü kadın karakter bana göre. Du Roy'a gazete için yazdığı yazılarda yardımcı oluyor. Dul kalınca onunla evleniyor, ama asla ona tam olarak teslim olmuyor. Kendi kurallarına göre yaşamını sürdürüyor.
Du Roy’un kadınları sevdiği kadar aşağıladığını da görüyoruz. Tek düşüncesi aç kalmamak, zengin ve saygın biri konumuna gelebilmek. Bu uğurda yapmayacağı şey yok. Son bölümde de okuyanı şok edecek bir hamle yapıyor ve roman bitiyor. Herkes istediğini elde ediyor.
Kitap bitince aklımdaki tek şey; toplumsal yozlaşmanın yeni bir şey olmadığı, yüzyıllardır süre gelen hırs, öfke, intikam, güçlü olma, zenginlik gibi kavramların hep var olduğu. Bu uğurda savaşların çıkması, insanların ölmesi, zenginin fakiri ezdiği, iyilerin ve kötülerin yaşadığı, kıyasıya çarpıştığı bir dünya. Gelişen teknolojiyle her şeyin daha kirli olduğu bir dünya. Bel-Ami yüzyıllar önce yazılsa da bugünü anlatan, yaşayan ve yaşanan bir klasik.
Yazar: Sema Öklü
İnstagram: @kitapsemasi
Alıntılar
"Dünya güçlülere aittir. Güçlü olmak gerekir. Herkesin üzerinde olmak gerekir."
"Zaferi ancak cesareti olanlar kazanır. Her şey bencillikte bitiyor. Kadın ve aşk için bencil olmaktansa hırs ve servet için bencil olmak daha iyidir."
"Aptallar ve budalalar daima tuzağa düşmeye mahkûmdur."
Yayınevi: İletişim Yayınları
Çevirmen: Can Belge
Sayfa Sayısı: 382
Kategori: Roman
(Douglas Parmée’nin önsözü, Robert Lethbridge’in sonsözüyle, Yazar ve dönem kronolojisiyle.)
Comments