"Bir Kayıkta Üç Kafadar" The Guardian'ın tüm zamanların en iyi yüz romanı listesinde yer alan, filmlere, radyo oyunlarına, müzikale ve tiyatroya uyarlanan keyifli bir eser.
Jerome Klapka Jerome (2 Mayıs 1859 - 14 Haziran 1927)
İngiltere doğumlu yazar, ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Politikacı ya da edebiyatçı olmak isterken, babası ve annesinin arka arkaya ölümü üzerine okuldan ayrılarak demiryolu memurluğu, öğretmenlik, gazetecilik ve aktörlük yapar. Ablasının tiyatro sevgisinden etkilenerek yaptığı oyunculuğun ardından deneme, hiciv ve öykü yazmaya başlar. Home Chimes dergisinde mizahi yazıları yayımlanır.
1892'den 1897'ye kadar, kurulmasına yardım ettiği ve Eden Phillpotts, Mark Twain, Bret Harte gibi yazarların eserlerini de içeren aylık dergi The Idler'ın editörlüğünü üstlenir. 22 Haziran 1888 yılında evlendiği ikinci eşiyle Thames Nehri'nde bir teknede balayı yapar. Balayından döndükten sonra "Bir Kayıkta Üç Kafadar" kitabını yazmaya başlar. 1889 yılında basılan bu kitap çok sevilir. Öyle ki Thames Nehri turistik merkez haline gelir, nehirdeki teknelerin sayısı da çoğalır. Sonradan aynı karakterleri bisikletle geziye çıkardığı bir deneme yazar fakat ilk kitap kadar ilgi görmez.
Kitabın en önemli özelliği sade anlatımı, esprili, şakacı tiplerin oluşu, aktardığı tarihi bilgiler, okurken herkesin kendinden ya da ailesinden bir şeyler bulabileceği trajikomik olaylar olması ve bunların gerçek hayatta yaşanarak kaleme alınmasıdır.
Sanırım ciddi anlamda gülerek okuduğum ilk klasik kitaptı. Kitap; anlatıcı yani Jerome, Harris, George ve köpek Montmorency'yi tanıtarak başlıyor. Üç adam kendi hastalıklarından, ağrılarından ve hatta kendilerinde olmayan hastalık belirtilerinden bahsederek bir tatile ihtiyaçları olduğuna karar veriyorlar. "Beyinlerimize öyle yüklenmişiz ki bünyemiz depresyona yenik düşmüş. Mekân değişikliği ve zihnimizi meşgul eden şeylerden uzaklaşmak akıl sağlığımıza ilaç gibi gelecek." diyerek Thames'tan Oxford'a kadar gidecekleri yolda tekneyi, yiyecekleri, eşyaları hazırlıyorlar ve yola çıkıyorlar.
Hikâyenin geri kalanı nehir üzerinde gittikleri yollar, durdukları yerler ve yaşadıklarından oluşuyor. O kadar çok şey yaşıyorlar ki, okurken kıkır kıkır gülmeden duramadım. Hepimizin hayatında yaşanmış olaylar vardır. Adres ararken kaybolmak, birbirine karışan halat ya da kablo ile mücadele etmek, yağmura yakalanıp ıslanmak, açılmayan konserve tenekesi, bazı işlerin çabuk olması için araya adam koymak gibi. Bir de bunları üç kafadarın ve bir köpeğin tekne içinde yaşadıklarını hatta daha da fazlasını düşünün. Bunlar gerçek hayattan tipler, kurgu karakter değil. Ailemizde, yakın çevremizde olan bu tipleri okumak kendimizle yüzleşmek gibiydi.
Bunların dışında nehir boyunca Hampton Court Sarayı, Hampton Kilisesi, Magna Carta Adası ve Maymun Adası gibi simge yapıları, köyleri tanıtması, tarihi değerlerini hatırlatması rehber niteliği taşıyor.
Kitap mizah yönünün dışında da önemli noktaları vurgulamış. Hava tahmini için barometrelerin güvenilmezliğinden ve İskoç gayda çalmanın zorluklarından mizahi şekilde bahsetmesi de o döneme ait bilgi niteliğinde kabul edilebilir. Ama esprili dili okurken öyle etkiliyor ki bunlar kaçabilir. Benden söylemesi.
Dramatik klasik okumaktan çekinen, eğlenceli ve akıcı klasik kitap arayanlar için ideal bir eser. The Guardian'ın tüm zamanların en iyi yüz romanı listesinde yer alan, filmlere, radyo oyunlarına, müzikale ve tiyatroya uyarlanan keyifli bir eser.
Yazar: Sema Öklü
İnstagram: @kitapsemasi
Alıntılar
"İnsan karnı doyunca nasıl da mesut olur; hem kendini hem dünyayı nasıl da sever! Temiz bir vicdana sahipseniz sizden iyisinin olmayacağını söylerler ama bana kalırsa dolu bir mide de aynı işlevi rahatlıkla görür.”
“Nedendir bilmem, nehirde herkesin asabı bozuluyor. Karada umurunuzda olmayacak ufak tefek aksilikler nehirde insanı çileden çıkarıyor. Dünyanın en mülayim insanları bile kayığa binince kana susamış, vahşi yaratıklara dönüşüveriyor.”
“Dünyanın kanunu bu sanırım. İnsanlar genelde sahip olmadığı şeyleri arzular.”
“Kurtul o yüklerden dostum! Bırak kayığın hafiflesin, içinde yalnızca sana yetecek kadar eşya kalsın. İşte o zaman kürek çekmek kolaylaşacak, kayık batacak diye endişelenip durmayacaksın ama tut ki battı diyelim basit, sağlam malzemeler su üstünde kalacak.”
Yayınevi: Can Yayınları
Çevirmen: Selçuk Işık
Sayfa Sayısı: 224
Ebat: 12,5x19,5 cm
Baskı Yılı: 2020
Kategori: Roman
Uzun zamandır bu kadar eğlenceli bir klasik okumamıştım doğrusu. Alıntılar benim de altını çizdiğim yerler. Yorumuna sağlık ❤️
Beklediğim yorum gelmiş. Ruhumuza iyi gelen kitapları sevmek gerek bu da onlardandı. Çok severek okudum ve eğlenceli bir klasik isteyen herkesin okumasını isterim ben de. Böyle güzel kitapları okumama vesile olan dostları seviyorum. İyi ki kitaplar ve dostlar var. Sevgiler...