Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli ve üretken isimlerinden biri olan Joyce Carol Oates'un yazma ve okuma deneyimi üzerine metinlerini derlediği kitabı "Bir Yazarın İnancı: Yaşam, Zanaat, Sanat."
Joyce Carol Oates (1938)
1938, New York doğumlu Joyce Carol Oates, Millersport’un çalışan sınıfından gelmektedir. Kendi deyimiyle çocukluğunu, “Varoluş için güçlü bir mücadele.” olarak değerlendirmiştir. Küçük yaşlarda büyükannesinin etkisinde kalmış, onun hediye etmiş olduğu Lewis Carroll’ın Alice Harikalar Diyarında kitabını, ilk görüşte aşk olarak nitelendirmiştir. İlk gençlik yıllarında ise Bronte kardeşler, Dostoyevski, Hemingway, Faulkner, Thoreau gibi isimlerden etkilenmiştir. Henüz çok genç yaşta, bir sivil toplum kuruluşu olan Genç Sanatçılar ve Yazarlar Birliği tarafından verilen “Skolastik Sanat ve Yazma Ödülü” ile tanınmıştır.
Syracuse Üniversitesi’nde öğrenci olduğu dönemlerde Kafka, Lawrence, Mann, O’Connor etkilendiği yazarlar olarak dikkat çeker.
İlk kitabını 1963 yılında yayımlayan Oates, “Rosamond Smith” ve “Lauren Kelly” takma adlarıyla da yazmıştır. “Them” adlı romanıyla Ulusal Kitap Ödülü’ne değer görülmüş, üç romanıyla Pulitzer’e aday gösterilmiştir.
Oldukça üretken bir yazar olan Joyce Carol Oates, birçok ödülün de sahibi olup, Amerikan edebiyatının en saygın isimlerinden biri olarak görülür. Akademik kariyeri de bulunan yazar 2016 yılında Amerikan Felsefe Derneği’ne seçilmiştir.
Bir Yazarın İnancı: Yaşam, Zanaat, Sanat
1963’te yayımlanan ilk kitabından itibaren başlayan kariyerine ellinin üzerinde roman, kısa öyküler, şiirler, oyunlar ve kurgu dışı denemeler olmak üzere; hepsi de nitelikli metinler sığdırmayı başaran usta bir yazarın, bu uzun soluklu ve üretken yazarlık deneyimini, yıllar içerisinde yazarlığının nasıl evrim geçirdiğini öğrenebileceğimiz bir edebiyat şöleni “Bir Yazarın İnancı.”
Editör, yazar ve eleştirmen Feridun Andaç’ın sunuş bölümündeki şu üç cümlesi kitabın ve alt başlığının (“Bir Yazarın İnancı: Yaşam, Zanaat, Sanat) özeti gibi: “Bizi yazma noktasına getiren okuma uğraşımızdır.” “Yazma eylemi hem zanaat hem yaratıcılık ister.” “Dil görseldir, yazar ise sözcük virtüözüdür.”
Sunuş bölümünden sonra gelen, yazarın önsözü bizi kitaba hazırlayan bir merhaba niteliğinde. Çağdaş Amerikan edebiyatının en önemli ve üretken isimlerinden biri olan Joyce Carol Oates, yazma ve okuma deneyimi üzerine metinlerini derlediği kitabında samimi ve akıcı bir üslup kullanırken, deneme kitaplarının sıkıcılık tuzağından ustalığıyla kurtulmayı biliyor. Böylece metinler okurla yapılan sıcak bir sohbet havası taşıyor.
Sanatın, insan ruhunun en yüce ifadesi olduğuna dair inancından bahsederken; yazmanın, sanatlar içinde yalnızlığı en çok seven sanat olduğunu söyleyerek yazarın yalnızlığına dikkat çekiyor. Sanatla zanaatı karşı karşıya getirmek yerine ikisinin birlikteliğinden ve bu birlikteliğin öneminden söz ediyor:
“Sanat, zanaat olmazsa kişisel kalır. Zanaat, sanat olmazsa alelade bir yazıdır.”
Yaratıcı güdülerimizin, hepimizin coşku dolu sanatçılar olduğumuz çocukluk dönemimizde başladığının altını çizen Oates, kendi çocukluk ve gençlik yıllarından örneklerle okumaya ve yazmaya yönelişinin hikâyesine de kısaca değiniyor. Sözcüklerle dolu bir kitap olan sözlüğünden, bir ödül olarak gelen Alice kitaplarına; Amerikan Yazını Hazinesi’ndeki erkek yazarların gerçekliğinden, Edgar Allan Poe’nun kendisini nasıl etkilediğine kadar çocukluk dönemini bir kısa öykü tadında paylaşıyor. Özellikle Lewis Carroll’ın etkisinden ayrıca söz ettiği dikkatten kaçmıyor. En çok etkilendiği şair ise Robert Frost.
Genç yazar adaylarına önerilerde bulunduğu “Genç Yazara” isimli bölümün açılışını şu şekilde yapıyor usta yazar:
“Yüreğinizi yazıya dökün. Asla konunuzdan ve konunuza karşı olan tutkunuzdan utanç duymayın.”
Bu bölümde bizi zorlayan bastırılmış duyguların, edebî yaratım süreci üzerindeki öneminden bahsediyor ve Eugene O’Neill, Ernest Hemingway, Sylvia Plath, Dostoyevski, Flannery O’Connor ve Edgar Allan Poe gibi isimleri örnek olarak gösteriyor. Bu sancılı duyguların yokluğunda sıradan mutlu yurttaşlar olabileceğimizi, ama asla yaratıcılığımızı esaslı bir şekilde kullanamayacağımızı vurguluyor.
Genç yazar adaylarına diğer bir öğüdünde yazmanın bir yarış olmadığını, kazanan kimsenin olmayacağını belirtiyor: “Cesaretiniz kırılmasın!”
Oates’a göre sanat yalnızca geçmişe bakılarak yapılabilir, ama ne olursa olsun kendi zamanınız için yazmalısınız. Gelecek zaman için ya da artık mazide kalmış bir dünya için yazamazsınız.
Sadece yazar veya yazar adaylarına yönelik bir deneme olarak kalmıyor ve okuyucuya da sesleniyor:
“Okumak istediğinizi okuyun, başkalarının size okumanız gerektiğini söylediği şeyi değil.”
“Okumak için zaman zaman beğeninize ya da beğeniniz olduğuna inandığınız şeye aykırı kitaplar seçin.”
Yazarların zihinsel sürecinden ve kendi çalışma metotlarından da bahsederek yazar adaylarına ve yazarını anlamaya çalışarak kitap okuyan eleştirel okuma yapan okuyucuya ipuçları veriyor:
“Düş gören zihin bedensizdir, tuhaf bir hareket gücü vardır.”
“Bir yazarın belki de en şaşırtıcı çıkmazı, yapıtının sırrını keşfetmek için çabalamasıdır.”
“’Bunu anlatmak zorundayım’ yazarın ilk düşüncesidir; ikinci düşünceyse ‘Nasıl anlatırım’ olur.”
Kitabın “Sarışın Tutku” bölümünde, Greg Johnson’ın yazarla gerçekleştirdiği bir röportaj var. Röportajın konusu ise Norma Jeane Baker’ın, tanıdığımız ismiyle Marilyn Monroe’nun kısacık hayatını anlattığı destansı kitabı “Blonde.”
Oates bunlarla yetinmiyor; kurmaca metinler üzerinden çözümlemelere girişiyor ve esinlenme, imge, özeleştiri gibi başlıklar altında metinler sunarak denemesini zenginleştiriyor.
Ülkemizdeki ilk baskısını 2011 yılında Kavis Kitap etiketiyle yapan kitabın çevirmeni, öğretim görevlisi Elif Erten’e de önemli bir kitabı dilimize özenli bir çeviriyle kazandırdığı için teşekkür ediyoruz.
Yazar, yazar adayı veya okur; edebiyata tutkuyla bağlı, yazmanın ve okumanın sancılarını çeken herkese tavsiye edebileceğimiz, bir solukta okunan, ama defalarca okunmayı hak eden benzersiz bir edebî deneme.
Yayınevi: Kavis Kitap
Çevirmen: Elif Erten
Sayfa Sayısı: 168
Kategori: Deneme
Comentários