top of page
Schoolgirl with Books
Yazarın fotoğrafıPandabiyat Ekibi

Kara Kız - Melike Pehlivan İşler




Şu lacivert kötü çanta yeter, neyim var ki. Sapı mı kopuk ne? Sağlık karnem nerede? Onu alayım değil mi? Kimliğim? Yok yok onu almasam daha iyi, kaçtığımı anlarlar. Anlayacaklar zaten eninde sonunda, ha erken ha geç. Er geç tamam da, geç olsa olabildiği kadar. Kurtulacağım bu adam sayesinde, Allah ondan razı olsun, bana da çok düşkün, kurtaracak beni bu Sincan’dan. Evi ne kadar güzel, aman ya Rabbim, hiç görmediydim öylesini. Salondaki sandalyeler tekerlekli filan, kocaman apartman. Her taraf içki dolu. Annem görmesin beni orada, deli olur o kadar şişeyle aynı evdeyim diye. Gerçekten, annem ben kaçınca en çok neye üzülür ki; kaçtığıma mı, evde işleri yapacak kimsenin kalmamasına mı? Kim hazırlayacak her gün kahvaltısını, kahvesini? Aman, bana ne, kim hazırlarsa hazırlasın. Ben çıkayım da şu evden. Ev de denmez ki bizimkisine. Millette ne evler var.


O gün kapıya gelen kadın nasıl kızdı bana, haklıydı ama;


“Kızım kim olduğun beni ilgilendirmiyor ama bu müziği, gece saat iki buçukta bu sesle dinleyemezsin.”


Pek de çulsuz bir kadına benziyordu, üzerindeki pijamadan belliydi. Benim saten askılı gecelik ne parlıyordu hol ışığının altında. Zevkli adam benim sevgilim, bedenimi nasıl da tam bilmiş. Gözleriyle beni baştan ayağa süzdüğünü kadının, görmedim değil. Ne kızmıştı ama. Neymiş efendim, gece saat çok geçmiş de, uyuyormuş tüm apartman da. Sevgilimin adını falan da biliyordu. Hem de dedi ki “Buraya ilk gelen değilsin ama ilk kez bizi kapısına getirensin.” Ne demek bu, orospu karı. Pek bilmiş oluyorlar bu zengin kesim. Vallahi.


Bu elbiseyi almayayım pek ucuz gösteriyor beni. Yeter bu kadar, bir hırka falan da alsam mı, aman, evi de pek sıcak oluyor. Kaloriferli, sıcak suyu bile var, musluktan akan.


O geçen yediğimiz yemek neydi öyle, aman Allah’ım, ben ilk defa öyle kocaman et gördüm. Hele o patatesler. Bundan sonra her gün yiyeceğim öyle yemekler, sıcak sular, yumuşacık bornozlar. Değmeyin keyfime. Şurada ne kaldı on sekizime.


“Yaşın kaç senin çocuk?”

“Çocuk değilim ben.”

“Tamam değilsin de kaç yaşın?”

“On yedi buçuk.”

“Eveeet, anlaşıldı.”

“Ne anlaşıldı, on sekiz oldum olacam, nedir bu anlamadım?”

“Seni bize teslim eden kadın evden kaçmaya teşebbüs ettiğini söyledi.”

“Etmedim, kaçtım.”

“Nereye, kime kaçtın?”

“O beni aldığınız apartman var ya orada oturuyorum.”

“Kaç numarada?”

“Bilmem ben numarasını. Semih Bey’in evinde yaşıyorum.”

“Anladım. Niye giremedin eve?”

“Anahtarım açmadı.”

“Ne demek o?”

“Semih Bey’in verdiği anahtar açmadı.”

“Allah Allah. Kendi mi verdiydi Semih Bey?”

“Evet komser bey?”

“Sen onun bu anahtarı kullandığını gördün mü hiç?”

“He ya kitledi de verdi bana kendi elleriyle, anahtarlıktan biliyom, aynı kale.”

“Anladım, sen çorbanı da iç bir yandan. Seni nasıl buldu o kadın anlat bi hele.”

“Ben apartmanın en aşağısına, su saatlerinin oraya saklandım eve giremeyince, karnım çok feci ağrıyordu. Başka bir kadın buldu beni, meraklı biriydi, bırakmadı beni, üşümüşüm, hırka falan verdi sonra da öbür kadına götürdü. Hasta filan olmuşum, bez filan verdi. Yemek yedirdi. Akıl verdi kendince, salıvermedi de sizi çağırdı, bilmiş karı.”


Lacivert çantasını göğsüne bastırmış, kollarıyla sarıp ellerini de sımsıkı yumruk yapmıştı. Sapını o kadar dolandırmıştı ki, parmağı mosmor olmuştu. Gevşetti ellerini. Çorbasını bir çırpıda içti. Ağzını koluyla sildi, yaslandı arkasına. Bileklerini döndürerek çevirdi, çıkan sesi dinledi; elini beline koyup vücudunu sola sağa döndürerek kütletti. Saçlarının diplerine ellerini sokarak tarar gibi düzeltti. Bir koku geliyordu, pis bir beklemişlik kokusu. Sağa sola baktı ne kokuyor diye. Babasını içeri almamışlardı henüz. Ne diyecekti onlara? Kapı neden açılmamıştı? Daha üç gün önce değil miydi o evde eğlendiği? Tekerlekli sandalyelerde. Ah o et, ne güzeldi. Bu çorba da fena değildi. Evde bu da yoktu. Nereye gitmişti bu komiser, o kadını da bekletiyorlardı dışarıda.


Takmıştı bu kadın bana, herhalde o gece sesini çok açtım diye müziğin. Olacak iş mi, bu kadar büyütülür müydü bu hikâye? Neredeydi bu Semih olacak? Bu kadar da insan yalnız kor muydu yavuklusunu? Neredeydi bu adam?


“Adam bunun daha on sekiz bile olmadığını anlayınca muhtemelen kilidi değiştirmiş hanımefendi. Teşekkür ederiz, biz gerekli evrakları hazırlayıp kızı ailesine teslim edeceğiz.”


“Herhangi bir yaptırım filan olacak mı? Kız ya da ailesi için?”


“Yok, evden kaçmaya teşebbüs olarak kayıtlara geçeceğiz, ailesine teslim edilince de tahkikat yapmayız.”


“Anlıyorum, peki onu kandıran adam ile ilgili?”


“Onun için geri geleceğiz ama pek ümitlendirmek istemem sizi bir şey çıkmaz bu işlerden, garsoniyerlerde bu hallere çok rastlamaya başladık, zaman çok acayipleşti. Milenyum geliyor diyorlar, her şey değişiyor diyorlar ya… Neredeyse sabah olacak, devriye sizi evinize bıraksın. Hiç merak buyurmayın kızı ailesine teslim edeceğiz.”


“Yok, merak değil de benimkisi, yine teşebbüs eder mi kaçmaya?”


“Mümkün tabii.”


“Bir akşam haberlerde görmek istemiyorum da bu kara kızı, benim derdim o memur bey.”


“Dert etmeyin hepsi haber olmuyor.”



Melike Pehlivan İşler

Comments


Schoolgirl with Books
bottom of page