Soydan Kızgın-"İçimde Bir Orman Vardı" ve Alişan Yılmaz-"İlhami Bey Meselesi"
Soydan Kızgın - İçimde Bir Orman Vardı
İçimde Bir Orman Vardı’nın yazarı Soydan Kızgın birçok yarışmada ödül almış bir öykücü. Burada hepsini saymaya gerek yok ama kitaba adını veren öykünün, 2021 Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması’nda “Rüyalar, Evler ve Hüzünler” ismiyle derece aldığını belirtelim.
Öykü kitaplarına isim verilirken iki yol tercih edilir: Ya kitaptaki bir öykünün ismi ya da tüm öyküleri yansıtabilecek ayrı bir isim. İkincisinden yana olsam da İçimde Bir Orman Vardı bu kitaptaki öyküleri sarmalayan bir isim. Aslına bakarsanız Rüyalar, Evler ve Hüzünler ismi de öykülerin içine sızmıyor değil.
Kitabın başında öykülere giriş yapmadan önce bir dörtlük var. Yazar bu dörtlükte bizi sonu mutlu bitmeyen masallar konusunda uyarıyor. Bunlar da öyle çok uzağımızda yaşanan fantastik masallar değil.
Her gün tanık olabileceğimiz insanlara ve hayatlara dokunan beş öykü var kitapta. Gündelik hayatın bazen içine girip sahnesinde olduğumuz bazen de teğet geçip seyircisi olduğumuz yaşantılarına odaklanıyor Soydan Kızgın. Bu yüzden hem karakterlere hem mekânlara hem de olaylara çok aşinayız.
İlk öykü Ayaklarım Bir Kuş Gibi, toplum hiyerarşisinin ve ataerkil geleneklerin insan üzerindeki etkilerini sorgulayan bir öykü. İnsanın, toplumun belki de kabuk bağlayan yaralarını kaşıyarak kanatıp, o yaranın nelere sebep olabileceğini göstermeye çalışıyor. Pişmanlık, ancak iş işten geçtikten sonra duyumsadığımız bir muhakeme.
“Ama zaman, doğru diye inandıklarını un ufak ediyormuş, gördüm.”
Sana Bir Günah Doğursam öyküsünde ise hayatlarımızı tahribata uğratan ataerkil gelenekleri, bu sefer aile baskısı (bu öyküde baba figürü üzerinden), önyargı ve başkaları ne der düşüncesinde görüyoruz. En sevdiklerimiz en çok darbe aldıklarımız olurken küçük bir çemberin içinde kan revan ve yapayalnız kalabiliyoruz. Farklı bir noktadan yaklaşsa da Demir Para, Demir Baba öyküsünde de aynı etkilerden bahsedebiliriz.
“Rüyalar gerçek olsa belki her gün ölürdüm.”
Kitaba ismini veren öykü İçimde Bir Orman Vardı, insan-doğa ilişkisini hem mekân hem bellek üzerinden anlatan etkili bir öykü. Bellek, anılar, bilinçaltı, çağrışım ve tüm bunlara eşlik eden derin bir hüzün. Yazarın anlatmaya çalıştığı öyküye çok uygun düşen geriye dönüşler… Yaşayan ve yaşatan bir öykü. Aynı zamanda modern insanın hırslarının doğa üzerindeki baskısının yine dönüp dolaşıp insanı yaralamasındaki ironi!
Ölümün, geride kalanlar üzerinde yarattığı etkinin insan-mekân ilişkisi üzerinden anlatıldığı Balıksız Mahalle, şey’lere yüklediğimiz anlamları, mekânın nasıl yaşayan organik bir varlık olduğunu, zamanın hüzünle yaşamlarımıza nasıl sirayet ettiğini anlatan bir öykü.
“deniz kıyısında bir balığım kimi zaman
Dolanıp duruyorum kavanozumda…”
“Ölümü görmek öldürür balıkları, dayanamazlar ölü görmeye.”
Soydan Kızgın’ın anlatım dilinin çok akıcı olduğunu ve her öyküde bir tutarlılık gösterdiğini, yani kendine ait bir sesi yakalayabildiğini söyleyebiliriz.
Soydan Kızgın
1975 Erzincan doğumlu yazar, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde lisans, Bahçeşehir Üniversitesinde yüksek lisans eğitimini tamamladı.
İlk öyküleri Papirüs ve Güney dergilerinde yayımlandı. Adam Öykü, Varlık, Berfin Bahar, Yaba Edebiyat, Özgür Edebiyat, Gökyüzü ve İstasyon öykülerinin yayımlandığı diğer dergiler.
Kitapları: Kedisiz (Öykü), Hiçbir Şeyin Mavisi (Öykü), Ben Kimi Sevdiysem (Şiir), Gölgesiz Devler Defteri (Şiir).
Yayınevi: Poesis Kitap
Sayfa Sayısı: 96
Ebat: 12,5x19,5 cm
Baskı Yılı: Temmuz 2022
Kategori: Öykü
Alişan Yılmaz - İlhami Bey Meselesi
Kitabın başında Burak Öztürk’ün önsözü var. Öztürk, sorduğu bir soruya yazarın şu şekilde cevap verdiğini söylüyor: “Elbette, yan rollerden kahramanlar yaratabiliriz, sonuçta bizler de kendini hikâyenin kahramanı sanan yardımcı oyuncular değil miyiz?” İşte bu açıklama Burak Öztürk’ün de dediği gibi zihnimizde kıvılcımlar çakmasına sebep oluyor ve öyküler hakkında ipuçları veriyor.
İlhami Bey Meselesi’nde de tıpkı İçimde Bir Orman Vardı’daki öyküler gibi bazen sahnede bazen seyirci koltuğundayız. Fakat Alişan Yılmaz’ın kalemi bir anafor yaratarak bizi öykü çukuruna çekmekte çok yetenekli.
Feriköy’de Potpori öyküsüyle güçlü bir giriş yapılıyor kitaba. Karakterler üzerinden, o karakterlerin anlatımıyla bir mahalle cinayetinin anatomisi sunuluyor. Agatha Christie’nin “Hiç kimse bir olayı aynı biçimde hatırlayamaz.” sözünün öyküleşmiş biçimi. Haliyle her karakter olayı kendine göre farklı biçimlerde anlatıyor. Bu da anlatıcıların doğruyu söyleyip söylemediğini anlayamadığımız güvenilmez bir anlatım ortaya çıkarıyor. Çok riskli bir anlatım biçimi olmasına rağmen Alişan Yılmaz, anlatımda her karakter için doğru ve uygun sesi bulmayı başarıyor.
“Bir gerçeği bilen kimse yoksa o gerçek aslında yokmuş gibi yapabilirdin.”
Tayyibe Nine öyküsü duygu yüklü, etkileyici bir öykü. Fakat bu duygu yükünün okuru sarsan tarafının konudan veya finaldeki ters köşeden kaynaklanmadığını, dilin bu konu için doğru kullanılmasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Yazar dili sabırla işlerken, okuru o duygu ânına, finaldeki etkiye hazırlıyor ve öyküyü yaşatıyor. Böylece final bir anlam kazanmış oluyor.
“Hiçbir yerde olmayanlar hiçbir yere de gidemezler değil mi?”
Şeytan ve Sahaf öyküleri kitabın nazar boncuğu diyebilirim. Zira didaktik bir anlatım söz konusu. Diğer öykülerle pek bağdaştıramadım.
Kâhin Kasım Efendi’deki anlatımda da aynı didaktiklik hissedilse de hem yaratılan atmosfer hem anlatım biçimi bu durumun üzerine çıkıyor. Masalsı bir form yakalanan öykü, birçok öyküde yakalayabildiğimiz okuma lezzeti sunuyor. Lezzet diyorum, çünkü Alişan Yılmaz’ın çok keyifli bir anlatımı var. Hikâye anlatmayı çok iyi bilen bir anlatıcının ağzından dinliyormuşuz izlenimi uyandırıyor.
Bir meseleyi ele alırken, o meseleyi olağan, gündelik bir olay üzerinden, doğallıkla yapıyor ve öyküleri bu kadar etkili yapan da bu sadelik oluyor. Tıpkı Yataklı Tren ve Yayınevi öyküsünde olduğu gibi. Ayrıca bu yayınevi öyküsüne de “yalan” mevzusu ince düşünülmüş bir ayrıntı.
“Adamın sıradan olması ve bundan rahatsız olmaması bile onu benden daha sıra dışı yapıyordu.”
Ferit Sürmeli’nin Burası Henüz Hiçbir Yer ve Özgür Soylu’nun Eğer Tesadüf Değilse öykü kitaplarından sonra Poesis Kitap’ın yakın zamanda yayımladığı her iki kitap da öykü okurlarını memnun edecek öykülerden oluşuyor.
Emre Albayrak
Yayınevi: Poesis Kitap
Sayfa Sayısı: 120
Ebat: 12,5x19,5 cm
Baskı Yılı: Temmuz 2022
Kategori: Öykü
תגובות